
Meydan Okuma -2
-
Aziz Yıldırım’ın seçimdeki en büyük kozu olarak açıkladığı Jose Mourinho
projesi futbolseverlerin aklına bir başka Portekizli’yi getirmiş olabilir.
Bunda...
11 ay önce
"Futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır."
Atkılar Açılsın, Samanyolu Başlasın
Bilindiği üzere, 8 Temmuz 2010 tarihinde 1907 ÜNİFEB Yönetim Kurulu olarak tribün faaliyetlerimizi dondurma kararı almıştık. Öncelikle 8 Temmuz tarihinden günümüze kadar yapılan çalışmaları özetlemek isteriz.
Geçen süre içerisinde bizleri o günlere sürükleyen ve içinde hala çok fazla yanlışı bulunan "Türk Sporu'nda taraftarın yeri" ile ilgili elimizden geldiğince faaliyetler gerçekleştirdik. Öncelikle taraftarlar ve taraftarlık kavramıyla ilgili eksiklik ve sorunları kamuoyunun gündemine getirmeyi amaçladık. Bu eksiklikler ve olması gereken taraftar haklarıyla ilgili, Avrupa'daki örneklerin de göz önünde bulundurularak hazırlandığı, evrensel olarak geçerli sayılabilecek bir dosya oluşturduk. Bu süreçte daha önce Avrupa'da katılmış olduğumuz seminerlerde edindiğimiz tecrübeler ve iletişim ağımızı da kullandık. Öncelikli hedefimiz bunu kamuoyuyla ve ilgili spor kurumlarıyla paylaşmaktı. Fakat buna ek olarak, geçtiğimiz Aralık ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasıyla, kendilerinden de randevu talebinde bulunduk. Meclis Araştırma Komisyonu'nun diğer büyük kulüplerin taraftarlarını da davet ettikleri toplantıda, kamuoyuyla da paylaşılmış olan hazırladığımız dosyayı kendilerine ilettik. Kendileriyle olan iletişimimizi canlı tutarak, ilerleyen zamanda yapacağımız çalışmaları da kapsayacak daha güncel ve detaylı bir rapor sunmayı planlıyoruz.
Bilindiği üzere 4 Nisan 2010 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynanan Fenerbahçe - Kayserispor maçında bulunduğumuz tribünde çıkan bir tartışma sonucunda birçok arkadaşımız haksız yere gözaltına alınıp haklarında İl Spor Güvenlik Kurulu tarafından 6 ay spor müsabakalarından men ve idari para cezası verilmiştir. Haksız ve keyfi olarak verilen bu cezalara karşı adli mercilere yaptığımız itirazlar sonucunda bir kısım arkadaşımızın cezaları, cezalar delillendirilmediği gerekçesiyle iptal edilmiş, bir kısım arkadaşımızın dosyalarında ise yargılama devam etmektedir. Mahkemelerde bu itirazlar ile ilgili olarak bir uygulama birliği olmamasından dolayı her bir başvuruyu inceleyen mahkeme farklı inceleme yöntemleri sonucu farklı kararlar verebilmektedir. Süreç tarafımızca yakından takip edilmekte olup, bu uygulama birliğinin olmamasından dolayı arkadaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilememe ihtimaline karşılık tarafımızca her platformda mücadeleye devam edeceğimizin, gerek görülmesi halinde bu süreci Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar götürebileceğimizin kamuoyunca bilinmesini istiyoruz.
Özellikle spor medyasında oluşan yanlış algıları kırmak, yeni yasa ve sporda şiddet konularını bilinçli bir şekilde gündeme getirmek adına, uzun süredir sporun farklı paydaşlarının düşüncelerini aynı platformda dile getirebileceği bir panel düzenlemeyi planlıyorduk. 20 Ocak Perşembe günü spor camiasından önemli isimlerin katılımıyla İTÜ Gümüşsuyu Kampüsü'nde bu panel gerçekleşti. Panelin oldukça verimli geçtiğini düşünmekteyiz. Bu panel sonrasında spor camiasından da olumlu tepkiler almamız bu fikrimizi kuvvetlendirmekte.
Taraftarın her zaman tehlikede olduğu tribün ortamına pozitif yönde katkı yapmak için elimizden gelen her şeyi yaptığımızı düşünmekle beraber; maalesef ortam koşullarının taraftar açısından fazla değişmediğinin bilincindeyiz. Ancak birliğimizin menfaati açısından ayrılığı daha fazla sürdürmememiz gerektiğini düşünüyoruz. Grupsal organizasyonlar bazında tribünden ayrı kaldığımız süre içerisinde, pankartımız ve ürünlerimizle omuz omuza tribünde takımımıza destek vermeyi bütün üyelerimizin özlediğinin farkındayız. Bundan sonra da bütünlüğümüzü korumak ve tüm örgütlenmelerimizle beraber daha güçlü adımlarla misyonumuzu sürdürmek adına tribünlere geri dönüyoruz. 1907 ÜNİFEB, 27 Ocak Perşembe günü THY Euroleague'de oynanacak Valencia maçından itibaren bir bütün olarak Fenerbahçemiz'in yanında olacaktır.
Kamuoyunun şunu bilmesini isteriz; daha önce de belirttiğimiz üzere, özellikle içinde ağır maddeleri bulunduran yeni Sporda Şiddet Yasası'na karşı çalışmalarımız, görüşmelerimiz sürecektir. Bundan sonraki süreç içerisinde de, spor camiasındaki yozlaşmışlığın bulunduğu her alanda sesimizi her zaman olduğu gibi çıkarmaya devam edeceğiz.
Tüm üyelerimizden isteğimiz, Perşembe günü takımımızı desteklemek amacıyla 1907 ÜNİFEB ürünleriyle beraber salondaki yerlerini almalarıdır.
Saygılarımızla,
1907 ÜNİFEB Yönetim Kurulu
1907 ÜNİFEB - Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği
Sorumluluklarımızın Bilincindeyiz
Geçtiğimiz sezonun sonlarına doğru yaşanan bir takım olaylar sonrası almış olduğumuz ‘’faaliyet dondurma’’ kararı, perşembe günü Sinan Erdem Spor Salonu’ nda oynanacak olan Fenerbahçe – Valencia maçı ile birlikte fonksiyonunu değiştirecektir.
Almış olduğumuz kararın haklı gerekçelerini oluşturan haksız uygulamalar konusunda aylardır sürdürülen çalışmalar, imkanlar dahilinde belirli bir noktaya getirilmiştir. Her ne kadar tribünde faaliyet olmasa da, tribün dışında faaliyetlerimiz bürokratik çalışmalar ile bugüne kadar sürdürülmüş, taraftarlığın temel tehditlerinden biri olan yeni yasadaki aykırılıklar ortak bir çalışma kültürü ile irdelenmiştir.
Gerek keyfi verilen cezalar, gerekse yeni yasada taraftarlık haklarını kısıtlayan noktalar hususunda yapılması gerekenler, TBMM başta olmak üzere tüm resmi birimler ekseninde detaylı olarak ele alınmış, bundan sonrası zaman sürecinde devam edecek atılımlara bırakılmıştır.
Bu saatten sonra devam ettirilecek olan ‘’faaliyet dondurma’’ kararı, gerek kulübümüzün, gerekse tribünlerimizin içerisinde bulunduğu zorlu koşullar içerisinde sorumluluktan kaçma anlamı doğuracaktır.
Bu nedenledir ki ;
99 yılından beri tribünde var olan grubumuzun, bu zorlu dönemde seyreden değil, sorumlulukları paylaşan pozisyonunda olması sahip olduğu misyonu gereğidir.Camia içerisinde yaşanan bir takım sorunlara ve tribünlerde yaşanan kültürel erimeye karşın dışarıdan olanları sadece izlemek, en başta Fenerbahçe adına yapılacak yanlış bir hamledir.
‘’Faaliyet dondurma’’ kararı sonrasında olduğu gibi, fiili hamlelerimizi yeniden güçlendireceğimiz bu dönemde, şüphesiz ki aslı astarı olmayan söylem ve ifadeler yeniden belirecektir. Herkes şunu iyi bilmelidir ki; Fenerbahçelilik anlayışımız ve değerlerimiz, hiç kimsenin ipotek koyamayacağı bir yapıda ve olgunluktadır. Alınan her türlü kararda Fenerbahçe ve tribünlerinin menfaati her şeyden önde tutulmaktadır.
Dinamizmini kaybetmeye yüz tutmuş bir tribün yapısı içerisinde, her zaman söylediğimiz gibi ‘’ben’’ kavramı ile değil, tamamen ‘’biz’’ kavramı ile hareket ederek kaybolan değerlerin yeniden kazanılması için, omuz omuza verdiğimiz tüm dostlarımızla birlikte mücadele edilecektir.
Çeşitli politikalarla yıpratılan taraftarlık kimliğinin gerçek hüviyetine bürünmesi için, herkesin şu zorlu dönemde varlığını hissettirmesi Fenerbahçe adına asl olan bir gerçektir.Çeşitli konularda çeşitli kişilere farklı eleştirilerimiz, kırgınlıklarımız olsa da, unutulmaması gereken en önemli unsur Fenerbahçe’ nin tekliğidir, Fenerbahçe adına mücadele vermenin gerekliliğidir.
Neticede Fenerbahçelilik , kişiler için varolan değil, hayat felsefesi olarak benimsenen evrensel bir gerçektir.Bu felsefeyi güçlü kılacak en önemli unsur, kendisine inananların sayısındanibarettir.
Saygılarımızla
Cefakar Kanaryalar
![]() |
![]() |
Alex bugün etkisizdi |
![]() |
Lugano takımın iyilerindendi |
![]() |
Takımın golden sonra Aykut Kocaman'a koşması |
Hafta sonları stadyumlarda toplanan bir küçük ilçe nüfusu kadar insanı, sadece o günkü müsabakayı boş gözlerle izlemeye gelen işsiz/hissiz ve fikirsiz kalabalıklar olarak değerlendirme hatasına sıkça düşeriz. Oysa bir futbol müsabakası sadece çayır-çimen, top-kale, ıslık ve düdükten ibaret değildir; bir kentte yaşayan 40-50 bin bambaşka insanı, siyahı-beyazı, kadını-erkeği, dinliyi-dinsizi, faşisti ve komünisti yana yana, omuz omuza getirebilecek tek organizasyondur aynı zamanda... Bir sinema ya da tiyatro salonu birkaç yüz, bir konserse birkaç bin kişiyi toplayabilir genelde... Bir futbol müsabakasındaysa farklı hayat standartlarına, eğitim düzeylerine ve siyasi görüşlere sahip 50 bin farklı insan 10-12 dönüme sıkışabilir.Kaynak:Milliyet
Bir spor müsabakası, bir ayakkabı boyacısıyla bir fabrikatörün, bir travestiyle bir profesörün, bir rahiple bir yankesicinin bir arada ya da ayrı ayrı tepkilerini gösterebilecekleri bir ortamdır. Parti mitingine, sendika toplantısına benzemez. Demokratik ülkelerde bu kadar farklı insanı tahakküm altına almaya pek kimsenin gücü yetmez. İki sezon önce Fenerbahçe yönetimi tribünleri kontrol etmek istedi, yapamadı; aylarca Zico sesleri yükseldi. Beşiktaş’ınki denedi, sonuç vermedi. Bir tribün engellemeye çalıştığı halde diğerleri hep bir ağızdan yönetimi protesto ettiler. Türk Telekom Arena’da yaşanan da daha öncekilere benziyor: Birleşik bir grup alkışlıyor, ama bağımsız çoğunluk dinlemiyor. TOKİ Başkanı’nın konuşmasına kızıyor, tepkisini yuhalayarak ve ıslıklayarak gösteriyor.
O yüzden bu stadyumlardan yükselen sesleri küçümsememek lazım. Statlar hürdür ve masumdur. Hırvatistan’ın temelleri Zagrep’in Maksimir Stadı’nda atılmıştır. Çavuşesku’nun çöküşünün önemli bir evresi Bükreş’in Ghencea Stadı’nda yaşanmıştır. İstanbul’un Seyrantepesi’nde yaşanan da öyle hür, öyle masum bir tepkidir özünde...
10 liranın hesabı
Tabii ki hiç kimse Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nde böyle bir protestoyu arzu etmezdi. Zaten bu protestonun da çoğu başbakana değil, ondan önceki konuşmacılarıydı. Başbakan ve ekibi İstanbul’a harika bir spor kompleksi yaptılar. Bu statta 2020 Avrupa Şampiyonası maçları oynanacağına eminim. Ve samimiyetle söylüyorum, bu stat son iki Avrupa Şampiyonası’nın oynandığı (Portekiz, İsviçre ve Avusturya’daki) bütün statlardan daha güzel...
Ama protestonun kökeni, bence stadın fiziksel özelliklerine dayanmıyor. Kamu vicdanını yaralayan başka iki büyük hata var: Birinci hata, 600 trilyonluk bir yatırımı ikide bir ayda 600 lira kazanan insanların gözüne sokmak.
O 600 trilyon, bakanın/bürokratın cebinden çıkmadı. Pardon çıktı. Ama 600 trilyon değil, 10 lira çıktı. Ülke nüfusu 70 milyon olduğuna göre, bu stadın yapımı için kaba bir hesapla hepimizin cebinden 10 lira çıktı. O zaman devlet erkânı, cebinden 600 trilyon harcamış gibi değil, CEBİMDEN 10 LİRA HARCAMIŞ GİBİ KONUŞMALI. Bana 600 trilyonu değil, 10 lirayı anlatmalı...
Nahif ve güçsüz
İkinci hataysa daha bireysel. Ölmüş bir insanın arkasından kullanılan iki sözcük çok yaralayıcı: “Özhan Canaydın’ın karşımızda NAHİF ve GÜÇSÜZ duruşu, dün gibi aklımızda” diyor TOKİ Başkanı... Kamuoyu o sözcüğü NAİF (saf, deneyimsiz) olarak anladı; oysa cümlenin gelişinden o kelimenin NAHİF (zayıf, cılız, çelimsiz) olduğu tahmin edilebiliyor.
“Sayın TOKİ Başkanı; bugün kuvvetli-güçlü-sağlam olabilirsiniz, olabiliriz. Ama unutmayınız: Toprağın altı, nice kuvvetli şahlarla, sultanlarla, padişahlarla dolu...”
5149 sayılı yasa
Islık meselesinin en trajikomik kısmıysa, en sonunda saklıymış: Galatasaray Başkanı Polat, ıslıklayanları 240 kamerayla tespit edip stada bir daha almayacaklarını beyan etti. Şimdi Sayın Başbakan’a, Sayın Spor Bakanı’na, Sayın TFF Başkanı’na soruyorum:
1) İnsanlar hoşlarına gitmeyen bir şeyi protesto etmek için ne yapmalı? Tribüne döner bıçağı, keser, kasatura mı sokmalı? Birbirini mi vurmalı? Küfür mü etmeli? Yoksa en medeni protesto biçimini mi (yani alkış, ıslık ya da yuhalamayı mı) tercih etmeli?
2) 5149 sayılı sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye dair yasa içeriğinde “ıslıkla protesto” stada girmeme sebebi olacak mı?
3) Aynı yasada stada girecek/girmeyecekleri kulüp başkanları mı belirleyecek? Mesela Karabük Başkanı tipini beğenmediği adamı, Antep Başkanı kendisine muhalif olanı stada sokmayabilir mi? Eğer kulüp başkanlarının böyle bir yetkisi yoksa Sayın Polat, hangi hukuka dayanarak böyle tehditte bulunabiliyor?
Eğer bu ülkede ıslıkla protesto yasaksa; stada girecekleri/girmeyecekleri İl Güvenlik Kurulu değil, Bakanlık değil, Polis Teşkilatı değil, kulüp başkanları belirleyecekse; ben bundan sonra hiçbir stada girmek istemiyorum. Hatta, kendimi ihbar ediyorum: Cumartesi 19:30’da ben de ıslıklı protestoya katıldım. 240 kameranızla zaten yerimi ve kimliğimi tespit etmişsinizdir. Beni de bundan sonra TT Arena’ya almamanızı arz ederim.
Nokta...
Galatasaray Sportif AŞ, Kolombiyalı kaleci Robinson Zapata, Rumen forvet oyuncusu Bogdan Stancu ve Kasımpaşa Spor Kulübü'nden Yekta Kurtuluş ile kesin anlaşmaya varmıştır. Buna göre; Kolombiyalı kaleci Robinson Zapata ile 1.5 yıllığına, Steaua Bükreş takımından Rumen forvet oyuncusu Bogdan Stancu ile 4.5 yıllığına, Kasımpaşa’dan orta saha oyuncusu Yekta Kurtuluş ile 4.5 yıllığına anlaşmaya varılmıştır.Galatasarayda beklenen transferler yapıldı ama transferlerin beklentileri ne kadar karşılayacağı hala soru işareti. 3 bomba transfer yapıldı. Evet bombalar patlayacak ama bunun nasıl olacağı hala belirsizliğini koruyor.
![]() |
Robinson Zapata |
![]() |
Bogdan Stancu |
![]() |
Yekta Kurtuluş |
- Başbakan Erdoğan, “600 trilyon lira harcanan Türk Telekom Arena’da Galatasaray’ın tek kuruşu yoktur” dedi. Fenerbahçe taraftarları da, “Şükrü Saracoğlu”nu bize verin, çünkü stadımızı kendimiz yaptık. O kadar parayı kendi kaynaklarımızdan bulduk” diye kampanya başlattı. Ne dersiniz, haklılık payları var mı?
Bu çok haklı bir talep. Zira Fenerbahçe Kulübü, Şükrü Saracoğlu’nu, devletten tek kuruş yardım almadan, öz kaynakları ve Fenerbahçeli sponsorların maddi desteğiyle yaptı. Bugünkü değeri yaklaşık 500 milyon doları bulan ve Türkiye’nin ilk büyük modern stadyumu olarak tarihe geçen bu eser, tümüyle, bir Aziz Yıldırım ve benim de yer aldığım dönemin Yönetim Kurulu projesidir. İşin mimarı Aziz Yıldırım’dır ve her santimetre karesinde emeği vardır. Ancak ne yazık ki, görkemli stadyumu inşa edip bunun gururunu yaşayan kulüp, burada devletin kiracısı konumunda... Geçen yıl devlete 822 bin, bu yıl 846 bin Dolar kira ödendi. 49 yıllık sözleşme döneminde ise toplam 61 milyon Dolar kira ödenmiş olacak... Ali Sami Yen’in mülkiyeti de biraz farklı bir statüde olmakla birlikte, yine devlette... Türk Telekom Arena’yı, inşa edip, kasasından kuruş harcatmadan Galatasaray’a sunan devletin, şimdi Fenerbahçe’ye de Şükrü Saraçoğlu’nun tapusunu vermesini beklemek, camianın en doğal hakkıdır. Aksi takdirde Fenerbahçe’ye büyük haksızlık yapılmış olur. Sanırım Başkan Aziz Yıldırım önümüzdeki günlerde Başbakan Erdoğan’a bu haklı beklentiyi anlatacak.
Büyük kulüpler statlarını kendi yapmalı
Kaynak:Hürriyet
Topuk yaylasında gezerim
İstifa demeyin vallah kızarım
Seneye yeni takım düzerim
Gelin topuk yaylasını gezelim
Kar kaplamış dört bir yanı bembeyaz
Yaz Alattin Metin dediğimi yaz
Bırakın inadı eylemeyin naz
Gelin topuk yaylasını gezelim
Taraftar boşuna çile çekiyor
Peyzajcılar çiçekleri ekiyor
Ektiğim tohumlar bakın bitiyor
Gelin topuk yaylasını gezelim
Özgener sağımda Kızıl solumda
Kuşlar ötüşüyor çamın dalında
Bolunun dağında düzce yolunda
Gelin topuk yaylasını gezelim
Tesislerde dünya markası olduk
Taraflı basından aferin aldık
Bakın kupalarda yalınız kaldık
Gelin topuk yaylasını gezelim
Günlük başarıyla olmaz işimiz
Sıkmakla kırılmaz korkmayın dişiniz
İstifa lafını lütfen geçiniz
Gelin topuk yaylasını gezelim
Taraftar takımdan bir hayli menmun
Aykut'un arkasında topluca durun
Bana inanmazsanız sinana sorun
Gelin topuk yaylasını gezelim
Yirmi dokuz yıl kupa bekledik
Ölmezsiniz bir yıl daha bekleyin
Derdinize yeni dertler ekleyin
Gelin topuk yaylasını gezelim
Ey oltulu saçmalayıp durursun
Kime kızıp kimden hesap sorulsun
Çok dokunma vallah ceza alırsın
Gelin topuk yaylasını gezelim
Bora Kayabey
![]() | |
Jose Mourinho ve Bayram Tutumlu İstanbul'da bir Türk restorantında |
"Genelde maçlara nasıl hazırlandığını sorarlar bana.. İnanın ki bunu çok iyi bilmiyorum.. Şunu söyleyebilirim ki; hemen hemen her maç öncesi sakız eksik olmaz ağzından ve stresli görünür hep.. Santra yuvarlağının önünde eğildiğinde ise şakak damarları şişmiştir artık ve o an.. Evet işte o anda maçı bitirmiştir kafasında.. Başka herhangi birşeye konsantre olması imkansıza yakındır.. O sahanın yeşiline doğru bıraktığı uzun bakışları, birazdan çarpışacağı rakibine neler yapacağını planladığından dolayı istemdışı gelişir.. Maç başlamadan, maçı yaşar o.."
Bu yukarıdaki sözler, her Fenerbahçelinin ciğeri sızlamadan `yenge` diye hitap edebildiği Coritiba kulüp başkanının kızı "Daiane de Souza`ya" aittir.. İkinci çocuğunu İstanbul`da dünyaya getirmeye karar vermiş ve Antonia isminde karar kılmışlar, fakat bizler Anadolu anlamına gelen "Anatolia" isminde hükmetmişiz mevzuya.. O kadar bizden ki bu insanlar, Alex hakkında futbolvari istatistiki bilgiler verip şu yukarıdaki cümleleri kırmak istemem.. Yoksa Daiane belki Edip Cansever`in hayali kadınlarındandır, kim bilir; "mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda / o deniz ki aramızda hiç kımıldamadan / erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun"
Noel ve çeşitli özel günlerde çil yavrusu gibi dağılan yabancı sporcuların aksine, hemen hemen tüm bu munhasır gecelerde İstanbul`daki evlerinde olmayı tercih eden bu güzel insanlar, bu güzel kaptan, bu güzel anne ve bu güzel baba, uzatılan mikrofona "İstanbul`u ve Fenerbahçe`yi çok seviyoruz.. Henüz yönetim tarafından bir teklif gelmedi, sanırım düşünmüyorlar.. Fakat gitmek gibi bir planımız yok.. Ancak aksi bir durumda başka çaremiz de yok" gibi içimizi çizen `çaresiz` açıklamalar yapmışlardır..
***
Alex, sene sonu şampiyonluğuna göre kalmasında karar verilecek bir oyuncu değildir..
Özeldir, farkına varıp yaşatmamız gerekir.. Çıplak gözle yaşayan efsane seyrediyoruz..
İki binli yıllarda başımıza gelmiş en güzel şeydir Alex..
Tut şu takımı ensesinden, yapman gerekeni yap!
Ondan sonra başımı eğip susmak yerine, kaldırıp dil çıkartırız hep birlikte..
17 maç..
Herkes işini yapsın..
En fazla tribündekiler.. En fazla..
"Vira!" der, işimize bakarız biz de..
Ama olur da..
Ölü Ozanlar Derneği filmin en çarpıcı sahnesindeki gibi; okuldan ayrılan öğretmenleri Mr. Keating`in arkasından yaptıkları gibi hani.. Çıkarız tek tek masanın üstüne, yaşlı gözlerle bağırırız;
"o captain my captain!"
T.Giray Tayyar ANTU.COM
Resim ve Video Kaynak:Tirübün Dergi