“Bir futbolcuyu seyrederken üç şeye bakarım: Yetenek, zekâ ve kararlılık. Kararlılık ve zekâ birleştiği zaman başarı otomatik olarak gelir. Zeki bir oyuncu maç sonrası eve gittiğinde ‘Nerede yanlış yaptım?’ diye düşünür ve kendini sorgular. Zeki olmayan oyuncu yanlış sorular sorar ve başkalarının hatalarına odaklanır. Sonunda da kötü performansı için bir bahane bulur. Takım sporlarının en büyük handikabı yanlış sorular sormanın ve başkasını suçlamanın çok kolay olmasıdır.”
Bu sözler Arsene Wenger’in ‘The Chance’ kampanyası için verdiği röportajın giriş bölümünden. “The Chance de neymiş?” diyecekler için bunun Nike’ın Manchester United’la yaptığı Premier Cup sonrası Arsenal’le başlattığı kampanya olduğunu söyleyelim. Bütün dünyadan seçilen 100 oyuncu, dünyanın gençlere en çok önem veren teknik direktörlerinden birinin evine gidiyor. Çocukların kendilerini Arsene Wenger’e beğendirmeleri ve Arsenal Akademisi’nde bir yıllık kontrat kapmaları için sadece üç günleri var.
75 bin genç arasından son 100’e kalmış olmaları bile büyük başarı sayılabilir ama gerçekten ‘şanslı’ olan sekizi 2011-12 sezonunda İngiltere’de futbol oynayacak diyelim de rüyanın büyüklüğünü anlayın. Şanslı çocuklardan dört tanesi Türk: Orkun Dervişler, Doğukan Meşekoparan ve Kerem Tulgar. Avusturya’yı temsil eden tek futbolcu da bizden: Atakan Yiğit. Ne yapacaklar merakla izleyeceğiz.
Genç futbolcuların en çok yaptıkları hatanın ne olduğunu biliyor musunuz? Altyapı antrenörlerinden Huw Jennigs’e göre en sık rastlanan hata çocukların başarmak için inanılmaz hareketler yapmaları gerektiğini düşünmeleri. Oysa kenardan izleyen ‘scout’ların asıl baktığı kendi şovunu ortaya koyanlar değil, basit şeyleri iyi yapabilenler. Önemli olan hata yapmamak değil; hata sonrası doğru davranmak. Anlaşılan yenen bir gol sonrası sağa sola çemkirmek, çimleri tekmelemek Arsenal dolaylarında pek makbul sayılmıyor.
Bence bizim oyuncularımızda eksik olan şey yetenek değil. Yetenek bu ülkede es geçilen bir özellik değil. Aksine öne çıkıyor, putlaştırılıyor. Altyapıda oynayan çocuklar kendi takım arkadaşlarına, diyelim daha iyi çalım attığı için hayranlık beslemeye başlıyor. Bazı çocuklar aynı takımda oldukları halde görev dağılımında sürekli top ve malzeme taşıma göreviyle onurlandırılıyorlar. Yetenekli oyunculara oyundan alındıklarında surat yapmak, sinirli hareketlerle formayı çıkarıp atmak, daha da yeteneklilerse antrenöre 1-2 kelime sarf etmek serbest. Altyapıdan A takıma çıkmayı başaran çocuklardan, “Aslında bizim takımda benden çok yetenekli olanlar vardı. Neden onlar çıkamadı, ben çıktım, ben de anlamadım” diyenler var, düşünün beyin yıkamanın derecesini. A takıma çıkmış hala yeteneğin en önemli şey olduğu kanaatinde. Çalışma, çaba, kendini geliştirme hiyerarşide ne kadar altlarda...
Birisi çıkıp bu çocuklara “Aslolan kararlılıktır, aslolan zekâdır” dese ya? Futbol zekâsı bile değil, doğru soruları sorma zekâsı... Ancak doğru soruları soran ve suçu başkasında aramayan kendini geliştirebilir diye anlatsa... Önemli olan elinden gelenin en iyisini yapmak ve başkaları kaybettiğinizi düşünse bile, kendi sınırlarınızı zorladığınızı ve aslında kazandığınızı bilmenin iç huzurudur dese ne olur? Sonra şans nedir, motivasyon nedir, yetenek nedir diye bir daha konuşsak.
BANU K. YELKOVAN
05/01/2011
RadikalSpor
Meydan Okuma -2
-
Aziz Yıldırım’ın seçimdeki en büyük kozu olarak açıkladığı Jose Mourinho
projesi futbolseverlerin aklına bir başka Portekizli’yi getirmiş olabilir.
Bunda...
7 ay önce
0 yorum:
Yorum Gönder